19 Eylül 2011 Pazartesi

Yanlız bir adamın gecenin 00:29'unda yazdığı satırları okumaktasınız varlığımdan pek de haberdar olmayan dostlarım. Size biraz duygularımdan bahsedicem klişesini kullandıktan sonra, ele alacağım konunun önemini anlatmak için şunu söylüyorum: sakın ama sakın güzel günlerden umudunuzu kesmeyin.

Şimdi yaşadığım orta sınıf mahallenin, lüks sayılabilecek 2+1'ininin 1'inde eğer uyku tutmamışsa, bunun sebebi karmakarışık duygular da olabilir, benim maymun iştahına son zamanlarda fazla alışmam da. Aslında ben de pek farkında değilim olan bitenin şu son 5 aydır. Neydi, ne oldu, nasıl başladı, nasıl devam ediyor ve sonu nasıl olacak soruları kafamda yer yer gelse de giderek büyüyen boşvermişlik kapatıyor bunları o zamanlarda. Belki değişiklik iyi de gelebilir ama bilmiyorum.

Hani bazen "ya kardeşim koy ver gitsin, başarılı olup da ne olacak" diyor ya insan; işte o anlarda içini öyle bir kaplıyor ki karamsarlık, sanki umutlar bir an sönü veriyor ve korkuların sana çeşitli şekillerde gözüküyor. Ben de bu moddayım biraz.

Herşey anne-babamdan ayrı bir eve çıkıyım isteğiyle başladı, ilk başta kontrol edebildiğim şeyler artık kontrolden çıktı ve iyice sıkıntı haline geldi. Bunların arasında hazıra konma, rahat yaşam, tembellik gibi sıkıntılar da var. Çünkü yaşadığım şu saçma sapan hayat tarzı artık çok monoton geliyor.

Hiçbir zaman çok sosyal olmadım, hiç aşırı atılganlıklardan hoşlanmadım, hiç beni eleştireni sevmedim çünkü. Övün istedim beni, aaa ne güzel şeyler yapıyosun diyin istedim de ondan... Malum çok deneyim çok yanlış da getirebilir, çok doğru da. Ben babam gibi risk almaktan pek hoşlanmadım.

Ve şimdi planlarım ve şimdi programlarımı tekrardan başlatıyorum, artık hiçbirşey yapmamaya son veriyorum, birşeyler yapmaya başlıyorum. Eğer kısmetse master'ımı Boğaziçi Üniversitesinde yapıp hayatımın aşkı ile evlenicem önümüzdeki yıl içinde. Hadi hayırlısı.

Hiç yorum yok: