Sevgili dostum, ağabeyim, ideoloji yoldaşım Barış Yıldırım'a tadından yenmeyen "Bir Dramatik Yazar Olarak Devlet ya da Sümeyye’nin Tiyatro Sanatıyla Tanışması" adlı makalesinden dolayı şükranlarımı sunuyorum. Detaylı okumak gerek diyor ve buyurun linki atıyorum: http://mimesis-dergi.org/2011/04/bir-dramatik-yazar-olarak-devlet-ya-da-sumeyye%E2%80%99nin-tiyatro-sanatiyla-tanismasi/
Sümeyye Erdoğan'ın "tiyatro skandalı" ve tiyatrocuların "sakız veya başörtüsü skandalı" çok yönlü bir toplumsal olay haline gelmiştir benim gözümde. Hatta yazıyı okuduğumda ve olayı ilk duyduğumda aklıma onlarca sosyopolitik teori geldi ki bunları tek tek saymayacağım. Şimdi gelelim asıl konuya; neden ve ne için (bu iki soru gerçekten farklı şeylere refer eder) ülkemizde mühendislerin ideolojileri bittiği halde "x=x ise y x'e eşit olamaz" mantığı hala daha en faşist biçimlerde devam ediyor. Ve nasıl oluyor da AKP'ye yada hükümete yada devlete karşı yapılan her eleştiri, miting, protesto v.b. sivil toplum hareketleri "belirli bir ideolojiye sahip olanlar" tarafından yapılıyor?
İlk olarak, sevgili "alt sınıf" abilerim şunu söyliyeyim size: AKP bir işçi partisi değil! Burjuva partisi ve sizleri zerre kadar düşündüğü yok. Getirdiği sosyal olanaklar da esasında yine burjuvaların (yanlız bu sefer yeni olanları) çıkarlarına dayanıyor (hani bir yandan da oy toplamak lazım).
İkinci olarak, kesinlikle ve de kesinlikle bu ülkede özgürlüklerin kısıtlandığını söylemekle beraber, temel hakların da sallantıda olduğunu hatta ve hatta TOLERANS'ın yanımızdan bile geçmediğini üzülerek belirtmek istiyorum. Demokratik bir ülkede olması gereken bu 3 şey, bizim ülkemizde malesef şu güne kadar hiç bir hükümetin "prensiplerinde" rastlayamadığımız şeylerdi ve hala da öyle.
Devam edecek.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder